Yunuslarla Dans
21 November 2007 | Beaufort, NC
Sima
Bu sabah erkenden uyanip saat 8 gibi marina'dan ayrildik. Hava gunesli ve sicacik. Kac zamandir parkalarimizin altinda kat kat yun kazaklar giymekten sikilmistik, ve gunesi gormek ikimizi de cok mutlu etti. Marina'dan nehre giden kanalda ilerlerken Paul iskele tarafinda denizde kocaman dalgalar gordu. Sanki birisi denize atlamis da etrafinda dalgalar olusturmus. Once balik avlamak icin denize dalmis olan bir pelikan oldugunu sandik, ama bizim pelikan bir turlu denizden cikmak bilmedi. Biz pelikanin su yuzunde belirmesini beklerken az ileride bir yunus sudan firladi. Bu guzel yaratigi gormenin heyecaniyla ikimiz de cocuklar gibi bagrismaya basladik.
Ilk gordugumuz yunusun yaninda, ilerisinde gerisinde, teknenin her iki tarafinda belki bir duzine yunus bizimle beraber yol almaya basladilar. Ben pruvaya (teknenin on kismi) dogru kostum ki yunuslari daha iyi gorebileyim. Bizim yunuslar suda yavas yavas ilerleyen teknemizi sevmis olsalar ki teknenin onunde yan donup altimizdan gecerek bir sagimizda bir solumuzda zipliyorlardi. Paul tekneyi daha da yavaslatti, otopilotu ayarladi ve o da yanima geldi. Bana cok daha uzun gelen bir 20 dakika suresince yuzumuzde kocaman gulumsemelerle yunuslarin Leander'la oynasmasini izledik.
Yunuslar bizi birakinca teknemizi hizlandirdik ve son bir kac gune kiyasla kisacik bir gunun sonunda 13:30 civari Beaufort'a vardik. Burada bir hafta kadar kalip akulerimizi degistirmeyi, jeneratorlerimizi takmayi Bermuda'ya gitmeye hazirlanmayi planliyoruz. Ogleden sonra marina'nin misafirlerine kullanmasi icin verdigi arabayla kiralik arabamizi almaya gittik. Marina'nin arabasi hayatimda bindigim en eski, tipik amerikan arabalarindan. Fakat guzel antika arabalara tezat, bu sadece eski ve dokulen bir arac. Acikcasi kendimizi cok da guvende hissetmedik bu aracta. Donerken ben kiralik arabayi kullandim, Paul'e de eski araba dustu. Centilmenlik yapmanin tam vaktiydi zaten.
Aksam hava kararmadan sehre inip yuruyelim istedik. Rihtimda yururken Coinjock'ta tanistigimiz Montreal'li cift Lorraine ve Guy ile karsilastik. Onlar da bir kac gun once gelmisler, haftasonu gelmesi beklenen soguk hava dalgasinin gelip gecmesini bekliyorlarmis. Gidip bir seyler icme tekliflerini memnuniyetle kabul ettik. Gittigimiz restoranda oturacak yer ararken Lorraine veGuy daha once tanistiklari bir kac arkadaslariyla karsilastilar. Biz de masalari birlestirip onlara katildik. Grupta yine Montreal'den genc bir cift ve Quebec'li iki bey vardi. Onlar da Kanada'dan yola cikmislar v e Bahamalar'a gidiyorlarmis. Paul ve benim haricimde herkesin ana dili Fransizca olunca masada hem Ingilizce hem Fransizca sohbetler donmeye basladi. Ikimizin de Fransizcasi bayagi paslanmis; konusulanlari anlamak sohbete katilmaktan daha kolay geldi. Uzun uzun muhabbet ettikten sonra aksam yemegine dogru yol almak icin herkes musaade istedi. Biz Guy ve Lorraine'in yemek teklifini reddetmek zorunda kaldik cunku teknenin hali berbat ve ikimiz de cok yorgunuz.
Yarin Sukran gunu. Hindilerin yendigi, en akli basinda Amerikalinin bile benimle konusurken Turkiye olan Turkey ile Hindi anlamina gelen turkey kelimelerini kullanarak sakalar yapmayi birakmadigi bir gun. Biz de Paul'un Princeton'dan bir sinif arkadasinin ailesinin evine davetliyiz. Bakalim oranin sakalari nasil olacak....